Felatun Bey ile Rakım Efendi - Kitap İncelemesi

 


Yazar: Ahmet Mithat Efendi

Editör: Hacer Er

Günümüz Türkçesine Uyarlayan: Emrah Balcı

Sayfa Sayısı: 172

Yayın: Türkiye İŞ Bankası Kültür Yayınları


ÖZET


Felatun Bey ile Rakım Efendi birbirine zıt, yaşça aynı iki karakterdir. Felatun Bey alafranga düşkünü zengin babası Mustafa Meraki Efendi'yi erken yaşta kaybetmiştir. Felatun Bey'e göre Mustafa Meraki Efendi'den aldığı eğitimin etkisiyle alafrangalık: zengin, şaşaalı, kılık kıyafete ve gösterişe önem veren bir yaşam sürmektir. Felatun Bey aynı babasının uyguladığı ve öğrettiği bu alafrangalığı yaşayarak kendisine kalan tüm mirası, servetini fütursuzca harcar. Rakım Efendi ise çok küçük yaşta önce babasını ardından annesini kaybetmiştir. Babasının vefatıyla annesinin azat ettiği Arap kölesi Fedai kendisine bakıp onu güzel bir şekilde yetiştirir. Rakım Efendi iyi bir eğitim almış, semtinde ve İstanbul'da parmakla gösterilen iyi ahlaklı bir beyefendidir. İyi derecede Fransızca konuşur, bir o kadar da İngilizce bilirdi. Aynı zamanda kadınların ilgisini çekecek kadar yakışıklıydı. Dil biliyor oluşu İngiliz bir ailenin çocuklarına Türkçe eğitimini kendisine emanet etmesine vesile oldu.

Rakım Efendi, annesi yerine koyduğu dadı kalfasının ısrarı üzerine evine köle cariye almaya karar verdi. Arap dadı kalfasının kendisi gibi esmer cariye isteyeceğini düşündüğünden seçtiği güzeller güzeli beyaz tenli Çerkez cariyeden memnun kalmayacağını sansa da Fedai aksine bu güzellik karşısında çok mutlu olmuştu. Rakım Efendi cariyesine Osmanlıca eğitimi vermeye başladı. Aynı dönemde piyano dinlemeyi sevdiği için bulunduğu bir ortamda esmer madam Josephino'yla tanıştı. Kısa süre sonra dadısının Canan ismini verdiği cariyesi piyanoya merak sardığından eğitimi için Josephino'yla anlaştı. Fakat bu eğitime bütçesi yetmediğinden Josephino'yla yaptığı anlaşmada kadınla gönül ilişkisi kurması gerekiyordu. Rakım Efendi niyeti olmasa da cariyesinin saadeti için bu ilişkiye razı gelmişti. Felatun Bey ise para saçmaya, öğrendiği gibi alafrangalığı yaşamaya devam ediyordu. İngiliz aileyle kurduğu dostluk vesilesiyle Rakım Efendi'yle tanışmış, onu birkaç sohbette ezmeye çalışsa da Rakım Efendi'nin mütevaziliğine rağmen bunu başaramıyordu. Bir süre sonra dostluk kurduğu ailenin aşçısıyla yaşadığı ilişki ortaya çıkmıştı. Hem de karanlıkta aşçı olduğunu sanarak Ms. Ziklas'ı şehvetle kucaklaması sonucu ortaya çıkmıştı. Bunun ardından başka aşklara yelken açmış, İtalyan bir tiyatro oyuncusuna tüm servetini harcayarak adeta onun kölesi haline gelmişti. Bazı tesadüflerde Rakım Efendi tarafından uyarılsa da aldırış etmeyip bununla yetinmeyerek Rakım Efendi'nin kendi hayatını kıskandığını düşünürdü.

Canan çabuk öğreniyordu. Piyano çalmak bir yana dursun Fransızca konuşmaya da başlamıştı. Rakım Efendi'nin eğitim verdiği, Mr. ve Ms. Ziklas'ın kızları da çabuk öğreniyordu. Fakat bu öğrenmeyi kamçılayan en büyük faktör ise Can ve Margaret'ın hocalarına karşı içlerinde doğan aşktı. Aynı şey Canan'ın da başına geldi. Genç cariye, efendisine hissettirmediği bir aşka kapılmıştı. Rakım Efendi saflığıyla hiçbir şeyi fark edemedi. Josephino'nun Canan'dan kendisine harika bir eş olacağı fikrini aklına sokması ve bir ailenin yüz liraya aldığı cariyeye iki bin lira teklif etmesi işleri karıştırdı. Rakım Efendi giyimiyle, ahlakıyla, marifetleriyle birkaç dil bilen, piyano çalmakta ustalaşan güzeller güzeli Canan'a dayanamayıp muhabbet duymaya başladı. Başından beri kız kardeşi gibi gördüğü için bunun bir ahlaksızlık olduğunu düşünse de en sonunda kabullenip Canan'a açıldı ve duyguların karşılıklı olduğunu anladığında çok sevindi. Artık Canan ve Rakım Efendi ilişkisi başlamış oldu.

Bir zaman sonra Can, Rakım Efendi'ye aşkından verem olup yataklara düşmüştü. Bu hastalığı tabip aracılığıyla aile de fark ettiğinde kızını bir Türk'le üstelik bir Müslüman Türk'le evlendirmenin ne kadar yanlış olduğunu düşünüp kedere boğuldu. Ms. Ziklas bu rezilliği yaşamaktansa kızının ölümüne razı olsa da Mr. Ziklas kızının yaşaması için Rakım Efendi'yi ikna etmeye çalışmıştı. Rakım Efendi iyiliği için bile olsa böyle bir sahtekarlığı, yalancılığı yapamayacağını söyleyerek reddetse de bir şekilde ikna oldu. Fakat Can, Rakım Efendi'nin kendisine muhabbet duymasının şifası için olduğunu bildiğini söyleyerek bu durumu reddetti. Çaresiz aile diğer kızları Margaret için endişelenip onu İskenderiye'ye gönderdi. Yola çıkmadan önce vedalaşmak için Rakım Efendi geldiğinde Margaret kardeşi hastalandığı için bu aşka karışmadığını ama Canan'ın kardeşinin hem katili olup hem de olmadığı tezatını kulağına fısıldaması Rakım Efendi'ye bir darbe daha vurmuştu. Margaret'ın uğurlandığı vapurda Felatun Bey de vardı. Tüm servetini tiyatrocu kadınla harcamış, parası bitince de terk edilmiş; arkadaşları vesilesiyle İstanbul'da bir iş bulmuş ve yola koyulmuştu. Rakım Efendi'nin uyarılarına aldırış etmediği için özür dilese de bunun bir anlamı olmadığının farkındaydı.

Can bir zaman sonra mucizevi bir şekilde iyileşmiş ve Rakım Efendi bunu öğrendiğinde sevinçten çılgına dönmüştü. Dadı kalfa da en sonunda Rakım ile Canan aşkını öğrenip aynı şekilde sevinmişti. İngiliz aile Margaret ve Can için uygun damatlar bulup ikisini de evermişti. Rakım saadetine vesile olan Josephino'yu da evine kabul etmişti ve bir de erkek çocuğu olmuştu. Rakım, Josephino, Canan, dadı kalfa huzurlu şekilde bir arada yaşamaya başlamıştı.


KARAKTERLER

Rakım Efendi: Romana ismini veren karakterlerden biri ve aynı zamanda baş kahramandır. İyi eğitimli, iyi ahlaklı, semtinin ve İstanbul'un ahalisi tarafından parmakla gösterilen bir adamdır.

Felatun Bey: Aynı babası Mustafa Meraki Efendi gibi alafranga özentisi bir tiptir. Romana ismini veren diğer kahramandır. Düzenbaz, yalancı, kurnaz olduğunu düşünen fakat saf bir adamdır. Yanlış tanımladığı alafrangalığa uyarak babasından kalan mirası çarçur etmiş ve bir o kadar da borç sahibi olmuştur. İş işten geçtikten sonra arkadaşları vesilesiyle memuriyette iş bulmuştur.

Mustafa Meraki Efendi: Felatun Bey ve Mihriban'ın babasıdır. Alafranga özentisi bir tiptir ve çocuklarını da öyle yetiştirmiştir.

Mihriban: Mustafa Meraki Efendi'nin kızı, Felatun Bey'in kız kardeşidir.

Fedai: Kölesi olduğu kadın tarafından azat edilmiş ve onun vefatıyla kadının oğlu Rakım Efendi'ye evladı gibi bakmıştır. İyi niyetli, iyi ahlaklı bir kadındır.

Josephino: Fransız, güzel piyano çalan esmer madam Rakım Efendi'nin cariyesi Canan'a öğretmenlik yapmakla kalmayıp onun ablası gibi hayatına girmiştir.

Canan: Çerkez cariyedir. Rakım Efendi'nin kendisini almasıyla hayatı değişmiş ve ona aşık olup aşkına karşılık bularak huzuruna kavuşmuştur. İyi niyetli, akıllı bir o kadar da saftır.

Mr. Ziklas: İstanbul'da yaşayan İngiliz ailenin babasıdır. Kızının ölmemesi için her şeyi göze alabilen bir adamdır.

Ms. Ziklas: İngiliz ailenin bireyi, Mr. Ziklas'ın eşidir. Geleneklerine ihanet olacağını düşünerek kızının ölümüne bile razı gelen bir kadındır.

Can: Mr. Ziklas ve Ms. Ziklas'ın kızıdır. Eğitim aldığı hocası Rakım Efendi'ye aşkından hastalanıp verem olmuştur.

Margaret: Mr. Ziklas ve Ms. Ziklas'ın kızı, Can'ın kız kardeşidir. Can gibi o da Rakım Efendi'ye aşık olmuş fakat kardeşinin hastalanması sebebiyle aşkını gizli tutmuştur.

Matmazel Polin: Felatun Bey'in uğruna tüm servetini harcayıp bir o kadar da borçlandığı eski tiyatrocu, İtalyan metresidir.

Tabip: İngiliz ailenin doktorudur. Hiçbir araştırması sonuç vermeyip en son Can'ın Rakım Efendi'ye olan aşkı sebebiyle hastalandığı teşhisini koymuştur.


DEĞERLENDİRME


Yazı makinesi lakabıyla tanınan Ahmet Mithat Efendi'nin kaleminden harika bir klasik. Ahmet Mithat bu eseri Namık Kemal'in Vatan Yahut Silistre oyunu sonrası oluşan ortamda Genç Osmanlılar arasında olmadığı halde sürgün edildiği Rodos'ta yazmıştır. Eser "klasik" olarak değerlendirilmesinin hakkını tamamıyla veriyor. Roman türünde bir kusur olarak görülse de sık sık araya girmesi beni çok rahatsız etmedi. Aksine okurken aldığım keyif daha da arttı diyebilirim. Çağdaşı olan eserlerde sıkça karşılaştığımız gibi bu romanda da yanlış Batılılaşma konusu işleniyor. Rakım Efendi yerli, yabancı karşılaştığı herkes tarafından takdir gören biriyken; Felatun Bey girdiği ortamlarda gülünçlüğe sebep olmuş, kendisine isminin Yunanca karşılığı "Platon" olarak seslenilmesinden hoşlanan, babası Mustafa Meraki Efendi gibi alafranga özentisi bir tiptir. Rakım Efendi insanların parayla ulaşmaya çalıştığı saadeti iyi ahlakı sayesinde kazanıyor. İngiliz aile kızlarının aşkı için her şeyi bir yana bırakıp üstüne tüm servetlerini de teklif etse de Rakım Efendi karakterinden ödün vermeyip bunu reddediyor. Tabibin söylediği gibi "A budala! Yalancıktan bile olsa şu teklifi kabul et de sonra sen yine Canan'ınla zevk et". Öyle ya, hem binlerce altına sahip olup hem bir hayatın sönmemesine vesile olacaksın hem de aşkından olmayacaksın. Bu teklifi kim reddeder ki? Rakım Efendi karakterinde, ahlakından ödün vermeyen biri ancak bunu reddeder. Onun gibi bir insan bulmak ya da -bulmak, aramak hatadır aslında bazen dönüp kendimize bakmalıyız; aramaktansa aradığımız gibi olmak için çaba sarf ediyor muyuz? etmiyorsak asıl aramamız gereken hata, bizim hatamız. hatayı yine kendimizde aramalıyız- olabilmek mümkün mü? Yazıldığı dönem ya da bu yüzyılda? Dün ya da bugün? Bence değil. İstisnalar kaideyi bozmaz elbette. Ancak Rakım Efendi tipi insanlar için genelde gerçeküstüdür. Sadece bununla yetinmez Rakım Efendi. Bir de utanmadan cariyelerine herkes gibi insanmışlarcasına ve kız kardeşi gözüyle bakmayı başarıp Canan'a fiyat biçmenin ona hakaret olduğunu söyler. Köleliğin farklı kalıplarla değişmesine rağmen hala var olduğu bir dünyada böylesine ahlaka, yaklaşıma sahip olması akıl almaz sayılabilir. Lakin Ahmet Mithat yanlış Batılılaşmayı işlediği bu eserinde Felatun Bey'e benzeyen insanlara ayna olmuş ve Rakım Efendi gibi asıl örnek alınması gereken karakter yaratmıştır.

Eser için dedim ya "klasik" olmasının hakkını sonuna kadar veriyor diye. Bir kez daha söylemek istiyorum ve bu vesileyle günümüze bakıyorum. Aramızda hala Felatun Beyler var. Onun gibi popüler kitapları satın alıp rafımıza koymak hatta satın almak veya kitap koyabilmek için kitaplığa sahip olmak bir yana dursun elimize alıp sosyal medyada bir fotoğraf paylaşmak yanlış Batılılaşmaktır. Bu günümüzdeki Felatun Beylerin yalnızca bir özelliğidir. Fakat insanlar bu gibi davranışların yanlış Batılılaşma olduğunun farkında değil. Oluşan algı gözlere perde indiriyor adeta. Ahlakından ödün vermeyerek hayalleri süsleyecek teklifleri reddetmek romandaki tabibin verdiği gibi tepkiyle karşılanıyor. İnsanlar pişirilip sunulan popülerliğin kölesi oldu. Takdim edilen tepsiyi eleştirip el sürmemek kimsenin aklına gelmiyor. Kimisi farklı yaklaşımıyla yemeğe baharatlar ekliyor. İşte onlar da önder, rol model oluyor. Bu gidişat sadece benliğini kaybetmekle sonuçlanmayacak. Üzerine kaybolacağız. Yok olacağız. Öyle tehlikeli ki farkında olanlar da kurunun yanındaki yaş gibi yanacaklar. İnternetin ele geçirdiği zihinleri uyandırmak için, hele dünyanın başına bela olan hastalık sebebiyle eğitim sanılan fakat öğretim olanın yapıldığı bu dönemde ne yapmak gerek? Nasıl olsa yaşız diye geri mi çekilmeli? Hayır. Biz farkında olanlar Rakım Efendi'yi örnek alıp putlaşan Felatun Beylerin üzerini karalamalıyız. Herkesin olması mümkün olmasa bile elden geldiğince Rakım Efendiler yetiştirmeliyiz. Rakım Efendi aramak gafletine düşerek kurtarıcı beklememeliyiz. Ne diyor Mustafa Kemal, "Şayet bir gün çaresiz kalırsanız, bir kurtarıcı beklemeyin. Kurtarıcı kendiniz olun." Çok doğru. Her ne olursa olsun uyanık olanlar, uyuyanları uyandırmaktan vazgeçmemeli.

Yorumlar

  1. Değerlendirme kısmı çok güzeldi, özellikle sonlara doğru olan bölüm.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder