İntibah - Kitap İncelemesi
Yazar: Namık Kemal
Editör: Hacer Er
Günümüz Türkçesine Uyarlayan: Refik Durbaş
Sayfa Sayısı: 139
Yayın: Türkiye İŞ Bankası Kültür Yayınları
ÖZET
Ali Bey varlıklı bir ailede büyümüş, iyi tahsilli, terbiyeli ve kendini iyi yetiştirmiş yirmili yaşlarda bir gençtir. Fakat hayat tecrübesinden yoksundur. Genç yaşta babasını kaybeder. Her şeyini danıştığı, adeta tüm hayatını kontrol eden babasını kaybetmesi onun için büyük yıkım olur. Bu yüzden içine kapanıklığına depresyon, çaresizlik ve ne yapacağını bilmezlikten eklenince hayatı kararır. Annesinin oğlunun bu durumundan çok endişe duyar. Israrları sonucu onu arkadaşı Atıf Bey ile Çamlıca'ya akşam gezmesine çıkar. Çamlıca'da bir kadınla denk gelir ve ona aşık olur. Tesadüfün karşılıklı ilgiyle sohbete dönüşmesi sonucu Mahpeyker ile birbirlerine ilan-ı aşk ederler. Mahpeyker İstanbul'un meşhur fahişelerinden biridir. Ali Bey ise bunu bilmez ve henüz yeni tanış olmalarına rağmen evlilik teklifi eder. Mahpeyker de Ali Bey'e vurulmuştur. Fakat geçmişini öğrenmeden böyle bir teklif bulunması neticesiyle ısrarla bu teklifi reddeder.
Ali Bey arkadaşı Atıf'ın dayısı Mesut Efendi aracılığıyla Mahpeyker'le ilgili her şeyi öğrenir. Sonraki buluşmalarında öfkeli bir şekilde öğrendiklerini kadının yüzüne vurur. Mahpeyker ise acı bir tebessümle teklifini bu yüzden reddettiğini, isterse onun hizmetkarı olacağını ancak mesleki sebeple değil gerçekten gönlünün ona kaydığını belirtir. Ali Bey kendini öylesine kaptırmıştır ki bu aşka, gözü hiçbir şey görmez. Birlikte olmaya başlarlar. Mahpeyker onu hayatında tatmadığı zevklerin bağımlısı haline getirir. Öyle ki evinden bir akşam dahi ayrı kalmamış hatta geç vakitte bile varmamış olan Ali Bey eve gecikmeye, iki günde bir gelmeye başlar. Bu gelmemeler haftayı bile bulur. Annesi çok endişelenir. Oğlunun kalemdeki işlerin yoğunluğu sebebiyle geciktiğini söylemesine inansa da içinde bir şüphe oluşur. Atıf Bey üzerinde hakkı olduğunu da düşünerek dayanamaz ve neler olduğunu söylemesi için ona yalvarır. Konuşmaya şahit olan Mesut Efendi olanları bir bir anlatır ve öneri sunar. Bu öneri evde ilgisini çekebilecek güzel ve meziyetli bir cariye bulundurulmasıdır.
Valide hanımefendi öneriyi derhal uygular. Dilaşub adında güzeller güzeli ve birçok işte de fazlasıyla meziyetli bir kızı cariyesi olarak köşküne alır. Mahpeyker Ali Bey'in artık işlerini aksatmaması ve zevki sefalarına kısa bir süre ara vermeleri için onu ikna eder. Bu iknanın ardında birlikte olmadan birkaç ayda az defa bir araya gelerek iltifatlarıyla tatmin ettiği zebani çirkinliğinde dolandırıcı, pislik adamı da hayatından çıkartmak istemesidir. Adam ona uzun süreçler arasında yaptığı sadece iltifatları neticesinde her ay para ödemektedir. Bu yüzden Mahpeyker'in peşini bırakmayacağını söyleyerek bir de onu tehdit eder. Ali Bey ise eve döndüğünde Dilaşub ilgisini çekse de Mahpeyker'e aşkından gözü hiçbir şey görmez. Annesi torun istemesi ve Dilaşub'la evlilik önerisini reddetmesi sonrası ağzına geleni söyler. Bir fahişe için ne hallere düştüğünü ağzından kaçırarak sitem eder. Ali Bey bu tepkinin ardından restini çeker ve evden ayrılır. Düştüğü yol Mahpeyker'in köşküdür. Fakat Mahpeyker'le 3 gün sonra görüşecek şekilde anlaştıklarından o da bu geceyi Abdullah Efendi'nin evinde kalarak sorunu çözmek için ayırdığından Mahpeyker evde yoktur. Ali Bey köşkte olmadığını öğrenince sabaha kadar onu bekler. Bu sırada öfkeden çılgına döner ve Mahpeyker geldiğinde cebinden çıkarttığı bol miktarda parayı hizmetlerinin karşılığı diye suratına atarak onu terk eder.
Eve dönüp validesinin ayaklarına kapanır. Kendini içinde bulduğu beladan arındırır ve tövbe eder. Annesinin tavsiyesini kabul ederek Mahpeyker'i aklından sildikten sonra ne kadar güzel bir kadın olduğunu fark ettiği Dilaşub ile evlenir. Tüm aile mutlu, mesut, huzurlu bir yaşantı sürmeye başlar. Fakat Mahpeyker bir süre beklemenin ardından olanları öğrenir ve Ali Bey'i kadından ayırıp ona yeniden sahip olmak için planlarını uygulamaya başlar. Bu planlarda hayranı çirkinler çirkini Abdullah Efendi de destekçisi olur. Ali Bey'i Dilaşub'un köşkün etrafında gezenlere davetkar mesajlar ilettiğini ve eski bir fahişe olduğuna inandırırlar. Bunları öğrendikten sonra eve gelip Dilaşub'u döverek paramparça eder. Psikolojik hastalığa yakalanır, Dilaşub'u esircilere yönlendirerek bir fahişeye satılmasını emreder. Dilaşub'u satın alan ise yine Mahpeyker'dir. Ona eziyetler eder.
Bu süreçte Ali Bey hastalığını atlatır fakat hayatı alt üst olur. Bir eli içkide bir eli fahişelerde yaşam sürmeye başlar. Dünyaya isyan eder. Zaman geçtikçe tüm servetini bu zevk yolunda tüketir. Annesi hastalanır, yatağa düşer ve ölür. Annesini Dilaşub'u kendisine ısrarla eş yaptığı için suçladığından cenazesine bile gitmez. Mahpeyker bir organizasyon düzenletir ve Ali Bey'in karşısına çıkar. Bu eğlence akşamında Ali Bey onu aşağılarcasına reddeder ve başka bir kadınla birlikte olur. Hakaretin altında kalmak istemeyen Mahpeyker intikam planları yapar. En son plan Abdullah Efendi'yle birlikte onu öldürmektir. Dilaşub'u da ölümünü görmesi için yanına alır. Her şey planlandığı gibi gitse de ufak bir boşlukta Dilaşub Ali Bey'in yanına varır. Onu öldüreceklerini söylese de genç adam inanmaz. Fakat öyle bir dille anlatır ki Ali Bey şüphelenir ve inceledikten sonra doğruluğundan emin olur. Derhal zaptiyeye giderek durumu iletir. Bu sırada Ali Bey'in yatağına geçen Dilaşub yüzü görülmeyecek şekilde kendini örter ve katil Ali Bey olduğunu sanarak onu kalbinden bıçaklar. Mahpeyker'e üst kattan bir geçiş olduğunu, oradan kaçacağını söyler. Mahpeyker kaçacakken Ali Bey'in yeni geldiği sesini duyar ve geri döner. Ali Bey Dilaşub'un can veren bedenini görünce çılgına döner. Dilaşub onun için canını feda etmiştir ama kendisi son bir defa yüzüne bakmaya tenezzül bile etmemiştir. Mahpeyker karşısına çıkar ve gülümser şekilde olanları tek tek anlatır. Ali Bey tüm pişmanlığıyla ağlayarak Allah'a yalvarır. Sonra Mahpeyker'i hemen ölmeyecek şekilde bir çok yerinden bıçaklayarak en son beynine vurduğu bıçak darbesiyle öldürür. Dilaşub'u öldüren katil kaçarken ve sorguda yediği dayaklarla can verir. Abdullah Efendi olanları öğrendiğinde korkusundan felç geçirir. Ali Bey ise birkaç ay hapiste yatar. Devletin izin verdiği zamanlarda annesiyle Dilaşub'un mezarına giderek kara toprağı gözyaşlarıyla sulandırır.
Ali Bey: Başkarakterimizdir. Zengin bir ailenin, tahsilli, terbiyeli, kibar ve içine kapanık yirmili yaşlardaki çocuğudur. Hayat tecrübesinden yoksundur. Öğrendiği şeylerle ruhani aşkın peşinde koşarken dünyevi zevkleri tüm ruhaniyetine fazlasıyla tercih eder hale gelir. Öfke kontrolünü sağlayamaz. Fevri kararlar verir. Fazlasıyla da saftır.
Mahpeyker: Çocukluğunda ailesinin onu pazarlamasıyla başlayan fahişelik hayatını zenginleşerek sürdürür. Fakat ilk kez bir adama aşık olur. Kendini ona adayıp değişmek, tüm geçmişini silmek için mücadele etse de her şey tersine işler. Bu yüzden eski hayatına döner ve intikam almak için her türlü pisliği yapar.
Fatma Hanım: Ali Bey'in validesidir. Oğlunun iyiliği için çabalar fakat çabalarına yapılan müdahaleyle her şey gittikçe kötüleşir. Mirasını kaybeder, hastalanır ve üzüntüden vefat eder.
Dilaşub: Fatma Hanım'ın oğlunun düzelmesine çare olarak evine aldığı cariyedir. Güzelliğine bir kez bakan yine bakmaktan kendini alamaz. Bu güzelliğin yanına çokça meziyetlere de sahiptir. İftira sonucu hayatı mahvolur. En sonunda çok sevdiği Ali Bey'in hayatını kurtararak kollarında acı içinde can verir.
Atıf Bey: Ali Bey'in en yakın çocukluk arkadaşıdır. Terbiyeli ve efendi bir karakteri vardır. Dostluk görevlerini sonuna kadar yapsa da Ali Bey'in kötü gidişini değiştiremez.
Mesut Efendi: İhtiyarlığa yaklaşmış, görmüş geçirmiş bir adamdır. Atıf Bey'in dayısıdır. Ali Bey'in iyiliği için birçok şey yapmış fakat o da olanlara engel olamamıştır.
Abdullah Efendi: Suriyeli, Arap bir işadamıdır. Aslında işadamından çok dolandırıcıdır. Her türlüğü pisliği yapar. Çirkinliği sebebiyle servetini dökse de fahişelerin bile ilgisini çekemez. Özellikle zevkleri için adam öldürmek bile onun için çok basittir.
DEĞERLENDİRME
Vatan şairi lakaplı Namık Kemal'in sürgün yıllarında kaleme aldığı, birçok ders çıkartabileceğimiz bir eser, İntibah... Aslında eserin ismi "Son Pişmanlık". Fakat o dönem Maarif Vekaleti yetkilileri yazara danışmadan ismini değiştirmiştir. Ayrıca eserin birçok bölümünü de sansürlemişlerdir. Bu sebeple eserin orijinal haline ne yazık ki ulaşamıyoruz. Namık Kemal'in eseri yazmaktaki amacı Türkçenin, Osmanlıcanın roman yazımı için uygun, işlek ve edebi bir dil olduğunu kanıtlamaktır. Eser, o yıllarda popüler olan romantizm akımının etkisiyle yazılmış. Bunun kanıtı romanın başındaki Çamlıca tasviri ve hikayenin hüzünle bitmesidir. Olaylar 1870'lerin İstanbul, Çamlıca ve mesire yerlerinde geçiyor. Dekor ve arka fonu yazıldığı dönemin Osmanlı sosyal düşünce, yaşamı ve toplum düzeni oluşturuyor. Benim çok hoşuma giden şey ise, romanın sürekli bölüm bölüm ayrılması ve her bölümün başında yazarlarının adını vermeksizin Divan şairlerinden bir beyit bulunması. Ahmet Hamdi'ye göre romandaki iki kadın karakter, Mahpeyker'in kişiliğinin ikiye bölünmesinden meydana geliyor. Bu yorum bana çok mantıklı geldi. Mahpeyker'in çocukluğundan beri kendisini içinde bulduğu hayat sebebiyle ahlaksızlaşan karakteri ve Ali Bey'e gönlünü kaptırmasından sonra kısa bir süreliğine de olsa ortaya çıkan iyi insan yapısı. İşte ikinci söylediğim, iyi insan karakteri bütünüyle Dilaşub'da karşımıza çıkıyor. Öyle ki Dilaşub akıl almaz iyiliğiyle, temizliğiyle kalmayıp birçok meziyete de sahip olmasıyla bence gerçeküstü bir karakter. Mahpeyker ile Ali Bey'de ise durum böyle değil. İkisi de hayatta karşılaşabileceğimiz hatta kendimizden esintiler bulabileceğimiz şekilde kurgulanmış. Ali Bey rahmetli babası tarafından ne kadar iyi eğitilip -10 yaşında dört beş dil birden konuşur hale gelmiş kadar- iyi yetiştirilse de hayatın gerçeklerinden, hayat tecrübelerinden yoksun olması sebebiyle başına gelmeyen kalmıyor. İlk tanıştığı kadına hemen ve nasıl bir insan olduğunu önemsemeden gönlünü kaptırması; karşılaştığı durumları, olayları mantık süzgecinden geçiremeden fevri bir şekilde yorumlayarak davranması bunun kanıtı. Öyle ezbere yaklaşımı var ki, olaylar karşısında sergilediği davranışlar her seferinde tahmin edilebilir. Bittabi gayet kandırılabilir vaziyette. Hikaye neticesinde Ali Bey'den yola çıkarak çıkartacağımız en önemli ders de olaylar karşısında fevri tavırlar sergilemek yerine üzerine düşünmek, sakin kalmayı bekleyerek kararları bu şekilde almak. Aksi halde Ali Bey gibi zararlı çıkabiliriz. Okumuş olmasına rağmen kandırılabilir insanların tasvirine ek olarak melek görünümlü kötü kalpli insanların tasviri de eşit derecede mevcut. Hayatta bolca karşımıza çıkıyor. Melek görünüme aldanmamak gerekir, arkasında çok kötü niyetler olabilir. Sonuçta azrail de bir melek. Benim fark ettiğim Namık Kemal iyiler ve kötülerin mücadelesi kurgusunu romanda ahlaklı-ahlaksız olarak oluşturmuş. Genelde iyi olanlar: ahlaklı, edepli, kibar ve günahlardan uzak yaşam süren insanlar. Kötü olanlar ise ahlaktan yoksun, dünyevi zevkler ve çirkinliklerin esiri olmuş insanlar. Bir noktada katılmakla beraber diğer bir noktada bu yaklaşımın doğru olmadığını düşünüyorum. Mahpeyker'in kötülüğünü iyi olmak için karşısına bir fırsat çıkmamasına, çok küçük yaşta kendisini kötülüğün içinde bulmuş bir insan olmasına bağlıyorum. Ali Bey gibi karakterlerin de iyilik refahı içinde büyümesi ve aldıkları eğitimle iyi olduklarını düşünüyorum. Halbuki kandırılabilir insanlar, kurnaz kötülerden daha kötü biri haline dönüşebilir.
Merhaba.Öncelik ile bu eseri kalem döktüğünü için teşekkür ederiz.Bence 7'den 70'e herkesin okumak mecburiyetinde olduğu bir eser.Tabi kide özellik ile ilk 20-25 yaşlarına kadar mutlaka okunması getekli.Intibah!geç kalmamalı.....
YanıtlaSil