Efsuncu Baba - Kitap İncelemesi

 


Yazar: Hüseyin Rahmi Gürpınar

Editör: Ruken Kızıler

Günümüz Türkçesine Uyarlayan: Engin Kılıç

Sayfa Sayısı: 82

Yayın: Türkiye İŞ Bankası Kültür Yayınları


ÖZET


Efsuncu Baba, Ebulfazl Enveri Efendi kafayı büyüyle, tılsımla bozmuş biridir. Hayatını adadığı hurafelerle simyacılık, definecilik peşinde koşan hevesli ve sofu bir ihtiyardır. Bir gün eline rahmetli babasından kalma bir kitap geçer. Bu kitap simya ve büyücülükle ilgilidir. Ayrıca İstanbul'daki bütün defineler şifreli şekilde bildirilmiştir kitapta. Şifreyi çözmesi için Binbirdirek'teki anahtarı ve kitapta söylenen kendisine yardımcı olacak insan suretine girmiş iki meleği bulmalıdır.

Efsuncu Baba tılsımları çözmek amacıyla yola koyulur. Binbirdirek'te Agop ve Kirkor ile tanışır. Orta oyunundan fırlama, günlük yaşayan, hayattan bir beklentisi olmayan bu iki tiplemeyi kitapta yazdığı gibi insan suretindeki melekler zanneder. Aralarında geçen diyalog sonrası inandığı hurafelerin gözüne çektiği perdelerin etkisiyle onların melek olduğunda emin olur. Bu iki saf Ermeni tipleme de kendilerini bir anda serüvenin içinde bulurlar. Efsuncu kendilerine definenin yarısını teklif etmiştir. Onlar da deli midir dahi midir bilmedikleri bu adamın belki sahiden defineyi bulup köşeyi dönecekleri umuduyla kendilerini birçok kez aptalca ele vermelerine rağmen peşine koyulurlar. Efsuncu Baba'nın karısı ve kızıyla yaşadığı konağa taşınırlar. Evde bir şeyler döndüğünü hissederler ve entrika giderek tüm aileyi sarar.

Efsuncu Baba'yla birlikte bu iki ermeni her şeyi kitaba uygun şekilde yaparlar. En sonunda gerçek ortaya çıkar. Kitabı hazırlayan ve tüm bunları planlayan aslında Efsuncu Baba'nın kızının talibi Nurullah Hasip ve avanesiydi. Ebulfazl Efendi kızını yine inandığı belli hurafeler sebebiyle bu adama vermek istemiyordu. Fakat kızıyla Nurullah Hasip arasında ateşli bir aşk vardı. Bu yüzden Nurullah Hasip sevdiği kızın babasını inandığı hurafeleri gerçekleştirerek iki safı da oyuna dahil etti. Kuyuda cenneti gördüğünü onaylayan Agop ve Kirkor Nurullah Hasip ve avanesi tarafından tehdit edildiğinden kaldıkları selamlığa bırakmaları söylenen mektubu bırakarak kaçtılar. Mektupta melek olarak görevlerini tamamladıklarını sırada yukarıdan emredildiği gibi kızını Nurullah Hasip'le evlendirmesi, bunun sonucunda bolluk bereketin ve zenginliğin kendisini bulacağı yazıyordu. Efsuncu Baba bu emire uyarak kızını Nurullah Hasip'le evlendirdi. Aylarca beklediği fakat hiçbir gelişme olmadı, olmayacaktı da zaten. Ama Ebulfazl Efendi beklemeye devam edecekti.


KARAKTERLER

Ebulfazl Enveri Efendi: Nam-ı diğer Efsuncu Baba. Hayatı hurafeler, batıl inançlar üzerine kuruludur. Kafayı tılsımlarla, simyayla, büyüyle, define bulmakla bozmuş bir ihtiyardır.

Agop ve Kirkor: Yaptıkları işlerin karşılığını alamadıklarını, karın tokluğuna çalıştıklarını düşünen hedefsiz, gündelik yaşayan iki saf Ermeni genç. Orta oyunundan fırlama bu iki tipleme esinlenildiği sosyal yapıya uygun kurgulanmış ve diyaloglarıyla bizleri bol bol güldürmektedir.

Mevlüde: Ebulfazl Efendi'nin kızıdır. Nurullah Hasip'in aşkına muhabbetle ateşli bir şekilde karşılık verir. Fakat babası hurafeleri sebebiyle bu evliliğe müsaade etmez.

Nurullah Hasip: Ebulfazl Efendi'nin kızı Mevlüde'ye aşık bir gençtir. Kayınbabasını inandığı hurafelerle oyuna getirerek sevdiğine kavuşmuştur.


DEĞERLENDİRME


Hüseyin Rahmi'nin kaleminden mizah yeteneğini kullanmaktan çekinmeyerek yine toplumsal gözlemden yola çıkıp kurguladığı harika bir eser. Karşımızda sofu görünümlü budala karakterlerden birisi daha insanlığın en büyük derdi olarak çıkıyor. Gülmeceyle dolu bu serüven tek solukta okunabilecek akıcı bir dille, tanrısal bakış açısıyla anlatılmış. Hikayeyi tek solukta bitirdikten sonra Hüseyin Rahmi kendi dilinden çözümlemelerle de karşı karşıya bırakıyor bizi. Yazı makinesi lakabıyla anılan Ahmet Mithat Efendi'nin yolundan giden Hüseyin Rahmi sık sık araya girip bunu okuyucuyu rahatsız etmeden yapmış ve okuyucu açısından çok zevkli bir hale getirmiş. Bu tekniğin bir roman için kusur olarak görüldüğünü düşünülse de benim romanı okurken daha çok keyif almamı sağladığını söylemeliyim.

Agop ve Kirkor... Kendisini sokağı edebiyata taşıyan yazar diye boşuna anmıyorlar. Tiplemeleri ustalıkla oluşturarak Türk Edebiyatı'na natüralist eserler kazandırmıştır. İşte sokağın izlerini taşıyan iki karakter de onlardan ikisidir. Orta oyunundan fırlama, Hüseyin Rahmi mizahının vücut bulduğu bu iki Ermeni genç diyaloglarıyla bizi bol bol güldürüyor. Saflıklarıyla kandırılmaya müsait gözükseler de aslında bu saflıkları sayesinde çoğu zaman farkında olmadan kurnazca işi çözüyorlar.

Efsuncu Baba lakaplı Ebulfazl Enveri Efendi hayatını hurafelere ve batıl inançlara adamış bir ihtiyar. Ona göre asıl iman görmediğine inanmaktır. Ancak bu yapısı öylesine ileri gitmiştir ki görmediği her şeye inanır vaziyete gelmiştir. İşte toplumdan bir gözlem. Yüzyıl öncesinden çok şey değişmediğini yine bir kez daha anlıyorum. Efsuncu Baba gibi hurafelerle ve batıl inançlarla hayatını şekillendiriyor çoğu insan. Batıl inançlar insanoğlunun var olduğundan bu yana sürekli değişerek ya da şeklini koruyarak sürmeye devam ediyor. Edecek gibi de gözüküyor. Toplumdan topluma değişebilen bu inançlar yüzlerce yıl öncenin şartlarıyla ortaya çıkmış dahi olsa hala günümüz koşullarında karşılık buluyor. Okumuş, bilgili insanların bile batıl inançları var. Bu inançlar ve hurafelerin güncellenerek varlığını sürdüreceğini düşünüyorum. Öyle ki asıl sorun bu hurafelere, inançlara sahip olmaktan ziyade tüm bir hayatını onlara göre şekillendirmek veya bunları uygulayarak beklentiler içerisine girmek veya bu inançlar vesilesiyle gelen her fikri kabul etmek. Doğuracağı sonuç ise kandırılmaya müsait bir hal almak ve düşünmek, sorgulamakla araya mesafe koymaktır. Bu da bittabi tehlikelidir. İşte Hüseyin Rahmi de bu tehlikeye ışık tutuyor. İnsanların büyük çoğunluğu farkında olmadığı tehlikenin içerisindeyken, tehlikenin farkında olup bunu değiştirmek isteyenler onları nasıl ikna edecekler? Verilecek mücadele bir sonuca varacak mı yoksa mücadeleyi verenleri yıpratmaktan öteye gitmeyecek mi? Gitmese de bundan vazgeçmek, durumu kabullenmek tehlikenin içinde olup fark etmeyen insanların yaptıklarından daha tehlikeli değil midir? Öyledir. Bu yüzden yolun sonunu görmeden mücadeleyi bırakmamak gerekir. Azınlık olsak bile doğruluğuna emin olduğumuz fikre sahip çıkıp sonunu görene kadar devam etmeliyiz. Hali resmettiğimizde kalabalığın bizi uçuruma ittiğini görsek de bir ihtimali daha düşünmeliyiz. O ihtimal de, aslında uçurumun zirveye ulaşacak bir yol olduğudur. Belki de bulunduğumuz yer diptir. Eğer bir şeyler doğru değilse işleri tersine çevirebildiğimizde o uçurum tersine döner ve zirvede biz olmuş oluruz diye düşünüyorum. İyi ki diyorum bu vesileyle bir kez daha. Kalemiyle sürdürdüğü mücadelesine beni diri tutarak dahil ettiği için iyi ki Hüseyin Rahmi'yi tanımışım.

Yorumlar