Süper Lig'de 19. Hafta Tamamlandı

 


Süper Lig'de 19. hafta tamamlandı. Ocak ayı itibariyle birçok ligde yaşanacağı gibi Spor Toto Süper Lig'de de yoğun bir fikstür başlıyor. Buna alışık olan ligler mevcut -özellikle İngiltere Premier Lig gibi- fakat buna alışık olmayan liglerde takımlar sıkıntı yaşayacak gibi görünüyor. Özellikle Süper Lig takımlarının bunu yaşayacağını söyleyebiliriz. Keza kulüpler sezon başlangıcı itibariyle geçen sezonun geç tamamlanması ve sezon öncesi kamplarının hazırlıksız bir biçimde yapılması sebebiyle birçok sakatlık sorunuyla boğuşmaya başlamıştı. Ek olarak dünyanın başına bela olmuş COVID-19'un yarattığı sıkıntılar da kulüpleri zor durumda bırakıyor. Bazı kulüpler bay geçme sistemine itiraz etseler de aslında alışık olmadıkları ve hazırlıksız yakalandıkları bu yoğunluğa haftalık aralar vermenin takımlara katkısı olduğu yadsınamaz. İtirazın sebebi uyumu sağlamış, seri yakalamış bir takımın arayla birlikte sorun yaşayacağı ki buna bir noktada katılmak mümkün fakat bu önceki yıllarda da sık sık yapılan milli aralarla da aynı şeyler yaşanıyordu. Formda takımların kabusu, bir türlü istediklerini sahaya yansıtamayanlar içinse eksikler üzerine daha fazla çalışma fırsatı oluyordu bu aralar. Milli araların çok fazla yaşanması benim de eleştirdiğim bir konu olsa da bu sezonki bay geçme sistemi tamamen dünyada yaşanan olağanüstü bir durumdan ötürü olduğundan itiraz etmek yerine nasıl faydalanılabilir onu düşünmeliyiz. Ki sezon başı kimsenin bu konuyla ilgili bir itirazı da olmadı.

Haftaya dönecek olursak bir iki maç dışında şaşırtan bir sonuçla karşılaştığımızı söyleyemem. İşte o maçları şimdi sırasıyla değerlendireceğim.



GENÇLERBİRLİĞİ 1 - 3 FATİH KARAGÜMRÜK

Haftanın ilk karşılaşmasında Gençlerbirliği evinde Fatih Karagümrük'ü ağırladı. Sezona 2 yıl önce futbolu bırakan ligimizin tecrübeli golcülerinden Mert Nobre'nin teknik direktörlüğünde başlayan Gençlerbirliği pek de iyi sonuçlar almıyordu. Deplasmandaki Başakşehir mağlubiyetinin ardından Mert Nobre'yle yollar ayrılmış ve yerine Mustafa Kaplan göreve getirilmişti. Mustafa Kaplan'ın başında olduğu Gençlerbirliği ilk maçında evinde Fenerbahçe'ye hem skor hem de oyun olarak ağır bir şekilde mağlup olmuş ardından ikinci maçta deplasmanda Kasımpaşa'ya karşı taktik değişikliği denense de başarılı olunamamış ve 2-0'lık mağlubiyetten ziyade başarısız bir oyun sergilenmişti. Bu da teknik direktör değişikliğinin neye yaradığı sorusunu akıllara getirmişti. Fakat sonraki haftalar itibariyle takım toparlanmış, sahada en azından bir oyun sergilemeye başlamıştı. Bu da karşılığında puanları getirmişti. Fakat Ankara ekibinin Galatasaray'a karşı kalecisi Übeyd'in de vasat bir performans gösterdiği maçta ağır bir yenilgi alarak kadrosunun bu lig için ne kadar yetersiz olduğunu göstermiş oldu.

Fatih Karagümrük ise sezon başından bu yana etkili bir oyun ortaya koyarak özellikle büyük takımlara karşı oynadığı maçlarla kendisini gösteren takımlardan biri oldu. Özellikle İstanbul kulübü olmasından ötürü itibarı yüksek, bir dönem dünyanın önemli kulüplerinde forma giymiş futbolcuların tercih kapısı da olan Karagümrük futbolseverleri de heyecanlandıran bir takım oldu diyebiliriz. Net bir 4-1-4-1 dizilişiyle sahaya çıkan takım, Alassane Ndao'nun ekstra performansıyla kontra atak oyununu şu ana kadar başarılı bir şekilde uyguladı.

İki takımın karşılaşmasında ise maç yine Fatih Karagümrük takımının istediği gibi geçti diyebiliriz. Evet maçı izlediğimizde ve istatistiklere de baktığımızda Ankara ekibi daha iyi oynayan taraftı diyebiliriz ancak bu bizi yanıltmış olur. Futbol da özellikle son yıllarda karşılaşmaya başladığımız, karşılaşmaya devam edeceğimiz ve aslında futbolun doğasında olan şey bu işte. Fatih Karagümrük'ün başarısının sırrı topun arkasında beklemekte yatıyor. Topla oynamayı seven bir takım değiller. Zaten puan kaybettikleri maçlara baktığımızda da bunu net olarak görüyoruz. Örneğin Antalyaspor maçında 90 dakika boyunca topla oynayan taraf olmuş ve 3-1 mağlup olmuşlardı. Ayrıca aynı maçta defansın önünde çok iyi kullandıkları topu adeta regista diyeceğimiz bir rolde çok iyi kullanan Biglia'yı da 8 gibi kullanmış, 4-1-4-1'den vazgeçip 4-2-3-1 formatında sahaya yayılmış ve 3-1 gibi net bir skorla mağlup olmuşlardı. İşte bu yüzden Fatih Karagümrük'ün istediği gibi bir maç oynandığını düşünüyorum. Özellikle erken gelen gol ve ek olarak penaltı golüyle İstanbul ekibi için çok rahat bir maç geçti. Aslında rahat diyorum ama planlarınız ne kadar iyi işlese de futbolda bir saniyede bile her şey değişebilir. Çünkü asıl mevzu topun kaleye yönelip çizgiyi geçmesidir. Gençlerbirliği de 74. dakikada penaltıdan attığı golle Fatih Karagümrük'ü tedirgin etmeyi başardı. Maçı çevirebilecek fırsatlar bulsa da bunları değerlendiremedi ve Fatih Karagümrük son dakikalarda Sobiech'in golüyle fişi çekti.

Fatih Karagümrük için işler yolunda gitmeye devam ediyor. Doğru bir futbol anlayışı, doğru kurulmuş bir kadro, takviye edilen bazısı yıldız birkaç oyuncuyla birlikte bunu sürdürerek üst sıraları zorlama ve Avrupa kupalarına katılma şansları var diyebiliriz. Ankara ekibinde ise puan kayıpları devam ederse kadronun yetersizliği görülmeyecek ve ceza bir kez daha yönetimden ziyade takımın teknik direktörüne kesilecek gibi gözüküyor. Fakat lig düşme bu sene de durdurulmazsa bana göre 4 adaydan biri Gençlerbirliği.



KONYASPOR 2 - 3 GÖZTEPE

Bu sezon inişli çıkışlı bir performans gösteren Konyaspor puan tablosunda kırmızı çizgiye yakın ekiplerden biri. Son yıllarda Konyaspor deyince savunmayı iyi yapan bir takım aklımıza gelse de geçtiğimiz sezonki kötü performansı ve ligi küme düşmeye yakın sıralarda tamamlamış olan takım bu sezon biraz daha açık bir futbol oynamaya çalışıyor diyebiliriz. Bazı maçlar "Aykut Kocaman Konyaspor'u" kimliğini korusa da çoğu maç topun arkasına geçmek yerine topla daha fazla oynayıp, pres gücü yüksek bir oyun sergilemeye çalışıyor İsmail Kartal'ın öğrencileri. Öngörülemez takım olur olmadık maçlarda çok iyi bir performans sergilerken tüm avantajlarının lehlerine olduğu maçlardaysa enteresan bir şekilde mağlup oluyor, futbolseverleri şaşırtmaya devam ediyor.

Göztepe ise sezona İlhan Palut'la iyi bir şekilde başlamış ve ligin üst sıralarında kendini göstermişti. Sadece Fenerbahçe mağlubiyeti olan ekip ligin en az mağlup olan takımlarındandı. Ta ki deplasmandaki seyir zevki yüksek olan Rizespor mağlubiyetine kadar. O mağlubiyetle birlikte İzmir ekibi 6 maçta sadece 1 puan toplayabildi. Son yıllarda benim özellikle çok beğendiğim Poko-Borges-Castro üçlüsü gibi örneklerle 4-3-3'ü iyi bir şekilde sahaya yansıtan futbolunu izlemekten zevk aldığım ve ligde üst sıraları zorlayan bir ekip Göztepe. Ancak lige iyi başlasa da 6 maçlık bu kötü serinin ardından İlhan Palut ile yollar ayrıldı.

Maça teknik direktörsüz başlayan İzmir ekibi ilk yarıda sürpriz bir şekilde 2 gol bularak Konyaspor'u zor duruma soktu. Topla daha çok oynayan ve son haftalarda puan kaybetmekten çekinmeyen teknik direktörsüz rakibi karşısında rahat bir galibiyet alması beklenen Konyaspor ilk golü serbest vuruştan ikinci golüyse kontra ataktan yiyerek şoka uğradı. İlk yarı da bu şekilde sona erdi. İkinci yarı yaptığı değişikliklerle maça ortak olmak isteyen Konyaspor baskısının ardından kornerden bir gol bularak durumu 2-1'e getirdi. Ancak İzmir ekibi golün hemen ardından bir kontra atakla daha golü atarak biraz daha rahatlamış oldu. Konyaspor üretmekte başarılı olamadığı maçta Hadziahmetoviç'in uzaktan attığı ekstra bir golle farkı yeniden 1'e indirse de topla bir sağa bir sola dönmekten başka üretkenlik adına hiçbir şey yapamadığı maçtan 3-2 mağlup ayrıldı.

Bu mağlubiyet istatistik açısından Konyaspor tarafını yanıltmamalı. Çünkü istatistiklere bakıldığında Konyaspor'un bariz üstünlüğünü görebiliyoruz. Fakat her şey topa sahip olmaktan geçmiyor. Asıl önemlisi sahip olduğunuz topla neler yapabildiğiniz. Konyaspor bunu bu maç başaramadı. Ancak çoğu maç üretkenlik adına olumlu mesajlar veren ekibin asıl üzerinde durması gereken Türkiye Kupası'nı almayı başarmış iyi savunmacı kimliğinden 5 isabetli şutun 3'ünü kalesinde gol olarak görmesi. Bence Serkan Kırıntılı'nın eksikliği de net olarak hissediliyor ancak bu tek sebep değil. Galatasaray galibiyeti dahil çoğu maçta gördük ki Konyaspor savunmayı iyi yapamayan bir takım haline gelmiş. Eğer bu sorunu çözemezlerse "3 yiyelim 5 atalım" denemeleri yapan fakat bunun artık Türkiye'de bile geçerli olmadığını düşünürsek başarısız olan bir takım olacaklar. Fakat hücumda eskiye nazaran daha da üretkenleştikleri oyuna iyi bir savunma kurgusu oturtulursa yine ligin iddialı ekiplerinden biri haline gelebilirler.

İzmir ekibi ise 6 maç sonra gelen galibiyetin ardından anlaşacakları yeni teknik direktörle birlikte sezon başından bu yana neyi doğru yaptıklarını, neyi yanlış yapıp 6 maçlık kötü seriyi yaşadıklarını çalışarak yeniden toparlanabilmek adına yeni bir defter açabilir.



BAŞAKŞEHİR 1 - 1 SİVASSPOR

Son şampiyon Başakşehir lige kötü bir başlangıç yapmış ve tüm varlığıyla Şampiyonlar Ligi'ne odaklanmıştı. Zorlu bir gruba düşmüş olduklarından iyi işler yapsalar da ne yazık ki grubu sonuncu olarak bitirdiler. Şampiyonlar Ligi'nden elenmelerinin ardından yeniden lige odaklanarak kötü gidişatı değiştirmek istiyorlardı. Fakat bunda başarılı olduklarını söyleyemeyiz. Tartışmalı pozisyonlara sahne olan maçlar, ardı ardına gelen puan kayıpları devam etti. Özellikle Fenerbahçe maçı zihinsel olarak takımda bir kırılma yarattı. Son yıllarda her maçı ayrı olarak değerlendiren, kendi oyununa ek olarak rakibe göre de iyi çalışmalar yapan Okan Buruk ve öğrencileri şu ana kadar sınıfta kaldı diyebiliriz.

Sivasspor'da ise geçen sezonki çıkışın ardından takımdan ayrılan oyuncular ve aynı Başakşehir gibi Avrupa Ligi'ne odaklanışları kendilerini ligin alt sıralarında bulmalarına sebep oldu. Aslında sahaya iyi bir futbol sergileyen Rıza Çalımbay ve öğrencileri yeniden lige odaklanarak toparlanmaya çalışıyorlardı. Fakat ligin en çok berabere kalan takımlarından biri olmaları henüz bir şeyleri değiştirebilmiş değil. İyi futbol sonuç gelmediği müddetçe bir önem arz etmiyor ne yazık ki.

Yoğun kar yağışıyla oynanan maç aslında iki takımı da sezon başı itibariyle ve şu anki durumlarıyla değerlendirdiğimizde beraberliğin net olarak beklendiği bir maçtı. Öyle de oldu. İki tarafın da birbirine denk oynadığı maç dengeli geçti. İlk yarıda Aleksic'in ve Hakan Arslan'ın golleriyle skor 1-1 oldu. İkinci yarı iki takım da çabalasa da gol bulamadı ve maç 1-1 sona erdi. Maç üzerine fazla konuşmaya gerek yok. Birbirine denk iki takım gördüm ben sahada ve çok sıkıcı bir maç olduğunu söylemeliyim. Yoğun kar yağışının da futbolcular açısından yarattığı zorluk cabası.

Başakşehir'in istikrarlı performansını sergilemesini sağlayan tecrübeli futbolcuların artık kariyerlerinin son dönemlerine geldiğini ve son birkaç sezonki başarıya aç ve doğru işler yapan o oyuncuların artık hedefsiz kalmış bir şekilde tıkandığını görüyoruz. Okan hocanın geçen sezon az da olsa gördüğümüz değişik taktiksel hamleleri de başarısız oluyor. Formsuz oyuncular, formsuz teknik direktör ve hedefsiz bir takım... Sezonu bir an önce tamamlayıp yeniden bir kadro revizyonuna gitmekte fayda var diyebiliriz Başakşehir için. Ben Avrupa kupalarına katılabileceklerini sanmıyorum fakat belki Ziraat Türkiye Kupası'nda gelebilecek bir başarı bunu sağlayabilir.

Sivasspor'da ise kötü gidişatın şanssızlığa ve biraz da yoğun fikstüre, Avrupa Ligi maçlarına bağlı olduğunu düşünüyorum. Geçen sezonki iyi takımdan ayrılan oyuncuların yerine doğru transferler yapılmış, birbiriyle uyumlu fakat çoğunun kariyerlerinde yaşadıkları en iyi dönemleri olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda yoğunluğa ayak uyduramamış oyunculardan kurulu kulüp başarıya aç olduklarını izleyenlere hissettiriyor. Birkaç galibiyet serisiyle toparlanacaklarını ve üst sıraları zorlayacaklarını düşünüyorum.



GAZİANTEP FK 2 - 1 KAYSERİSPOR

Ligin flaş takımlarından Gaziantep ekibi iki sezondur gerek oynadığı futbolla gerek sahaya çıktıkları taktik varyasyonla gerekse teknik direktörleri Marius Şumudica'nın açıklamalarıyla gündemdeki yerini koruyordu. Namağlup seriler, galibiyet serileri yakalayan ve başarılı bir futbol sergileyen Gaziantep Futbol Kulübü Süper Lig'de zirveye oynayan takımlardan biri durumunda. Bu başarının mimarıysa Şumudica ve tabi ki ona güvenip bir dediğini iki etmeyen ve Süper Lig ekiplerinin alışık olmadığı bir taktikle sahaya çıkmasına destek veren yönetim. Dünyada artık takımların sürekli yeni futbol anlayışları ortaya çıkardıklarını ve bunlardan birinin de yeni olmayan fakat revaçta olan, çokça tercih edilmeye başlanan 3'lü savunma olduğunu biliyoruz. Bizim ise dünyadaki gelişmelere çok geriden ayak uyduran bir ülke olduğumuz gibi dünya futbolundaki gelişmeleri de yıllar sonra uygulamaya başlıyoruz. 3'lü savunma da bunlardan biri. Birçok takımın senelerdir her yıl milyon eurolar harcayarak kurdukları uyumsuz kadroların aslında 3'lü oynamaya ne kadar müsait olduklarını görememeleri ya da akıllarından bile geçirmemeleri aslında garip bir durum. Fakat Gaziantep ekibi bunu başarılı bir şekilde uyguladıkları için işler biraz değişecek gibi duruyor. Mourinho'nun "3'lüye karşı 3'lü oynanır" yaklaşımını da düşünürsek Gaziantep Futbol Kulübü'ne karşı başarılı olmak isteyen takımların bu dizilişi muhakkak deneyeceklerini düşünüyorum. Ayrıca kendilerine karşı oynanacak maçlardan da ziyade başarıları sebebiyle takımların bu yönde adım atarak Süper Lig'de futbolun 4-2-3-1'den itibar olmadığını fark edeceklerdir. Fakat Şumudica kulüplerin böylesine maddi sıkıntı yaşadığı günlerde sözleşme ve maaşla ilgili konularla reytingi yüksek sözlerini sürdürerek yönetimi basının önüne attı. Bu konuyu iyice analiz ettiğimizde kendisinin haksız olduğunu görebiliyoruz. Sonuç olarak benim de öyle olmasının uygun olduğunu düşündüğüm bir şekilde kendisiyle yollar ayrıldı.

Kayserispor senelerdir anlamsız transferlerle para saçan kötü yönetimlerin kurbanı olan bir kulüp. Artem Kravets gibi oyuncuların 3-4 Milyon euro maaşlar aldığını biliyoruz. Süper Lig tarihindeki ilk kadın başkan olan Berna Gözbaşı yönetimiyle kulüp yeniden yapılanmaya gidiyor ve doğru işler yapmaya çalışıyor. Genç oyuncuları oynatacaklarının da sinyalini veren takım Emre Demir gibi bir yeteneği de Türk futboluna kazandırmış fakat anlayamadığım çok da iyi bir kadrosu olmayan takımın neden Emre Demir'e kadroda daha fazla yer vermediği. Sezon başından itibaren maddi kısıtlamalarla kötü bir kadro oluşturmuş Kayserispor elinden geleni yapsa da kendini küme düşme hattında buldu. Bunun sonucu olarak da Samet Aybaba ile yollar ayrıldı. Fakat teknik direktörsüz çıktığı 2 maçta da galibiyet alan Kayserispor'un Dan Petrescu ile anlaşmasının ardından neler yapacağını merak ediyorum.

Bu maçta da pek bir sürpriz olduğunu söyleyemeyiz. Şumudica'nın ayrılmasının ardından dağılma yaşamayan takım her zaman oynadığı futbolu sahada sergileyerek ilk yarıda golü buldu. Golün ardından yeni teknik direktör Petrescu'nun öğrencileri iyi mücadele ederek sürdürdüğü maçın ikinci yarısında birçok fırsatı kaçırmasına rağmen Kolovetsios'la golü bularak beraberliği yakaladı ve umutlandı. Fakat golün ardından Gaziantep ekibi toparlanarak sürprize izin vermedi ve Maxim'in penaltıdan attığı golle maçı 2-1 kazandı.

Gaziantep Futbol Kulübü'nün başarılı gidişi sürerken merak ettiğim Şumudica'nın ardından kiminle anlaşılacağı ve bu başarının sürüp sürmeyeceği. Aslında daha da merak ettiğim başarının asıl sebebi olan 3-5-2'nin kullanılmaya devam edip edilmeyeceği ya da gelecek yeni teknik direktörün bu sistemi sahada nasıl yorumlayacağı.

Kayserispor ise 2 maçlık galibiyetin ardından şans verilmeyen maçta yeni teknik direktörüyle çıktığı ilk maçta mağlup oldu fakat Samet Aybaba'nın ayrılışının ardından olumlu bir oyun ortaya koymaya başladı. Bence hala ligin düşmeye aday takımlarından biri ancak sürprizlere açık ligimizde Kayserispor bu beklentileri boşa çıkartır mı yoksa sınıfı geçer mi göreceğiz.



ANTALYASPOR 1 - 1 TRABZONSPOR

Teknik direktör değişiklikleriyle gündeme gelen Antalyaspor bu konuda gündemde kalmaya devam ediyordu. Sezona Tamer Tuna ile başlayan Akdeniz ekibi ilk üç maçta 7 puan toplamış fakat ardından kötü bir grafik çizerek Tamer Tuna ile yolları ayırmıştı. Ardından takımın başına 3.5 yıllık bir sözleşmeyle, uzun soluklu bir proje olduğu söylenerek Ersun Yanal getirildi. Ki uzun sürecek denen projenin ne kadar süreceği meçhul. Fakat Ersun Yanal'la birlikte de iyi bir performans sergilemeyen Antalyaspor taktiksel değişikliğe giderek topu rakibe bırakmaya ve savunma yapmaya gayret gösteren bir takım oldu. Bunun karşılığında da puanlar gelmeye başladı. Akdeniz ekibi futbol yazarları tarafından ağır eleştirilen, rakip takım teknik direktörleri tarafından da eleştirilen bir takım haline geldi. Öyle ki gerçekten de savunma futbolu oynattığı söylenerek eleştirilen Aykut Kocaman ve Diego Simeone bir araya gelip saatlerce üzerine düşünseler böyle bir savunma anlayışı ortaya çıkarmazlardı herhalde. Ayrıca bunu Ersun Yanal yönetimindeki bir takımın yapması da ayrı bir durum. Yanal'ın takımları hayalperest futbol seyircilerinin hücum futbolu safsatasından da ziyade gerçekten pozitif oynamaya çalışan savunma çizgisini önde kuran baskı yapmayı seven üretken takımlar olurdu. Kendisini Fenerbahçe'ye kadar yükselten de bu yöndeki başarısı idi.

Trabzonspor ise siyasi müdahalelerin de karıştığı Ünal Karaman'ın ayrılığının ardından ligden kopmuş ve zirve yarışından uzaklaştığı bir sezonu tamamladı. Hüseyin Çimşir ile başarısız geçen serüvenin ardından yollar ayrıldı ve yerine Abdullah Avcı geldi. Avcı, ayrılan oyuncuların yerine yetersiz oyuncuların alınması sonucu takıma istediklerini bir türlü yaptıramadı. Şu ana kadar başarısız bir takım grafiği çizen bordo mavililer zirve yarışından da uzak ve öyle de gidecek gibi duruyor.

Topu rakibine vermeyi seven Antalyaspor erken bulduğu gol ve maçın henüz 33. dakikasında Ersan Gülüm'ün kırmızı kartı sonrası 10 kişi kalmasının ardından tamamen geriye yaslanmış 10 kişi savunma yapmaya başlamıştı. Trabzonspor ise üretkenlik adına her zamanki gibi iyi bir oyun sergileyememiş, başarılı futbolun asıl savunma yapan rakibi çözmek olduğunu düşünürsek yine sınıfta kalmıştı. Fakat tamamen kapanmış ve sürekli kendi ceza sahasında olan bir takımın da hata yapma ihtimali artar. Öyle de oldu ve Trabzonspor 90+6'da bulduğu golle puanları Akdeniz ekibiyle bölüştü.

Antalyaspor adına 10 kişi kalmasaydı bu maçtan galibiyetle ayrılabilirdi diyebiliriz ancak 1 puan da 10 kişi 60 dakika savunma yapan bir takım için altın değerinde diyebilirim. Bakalım Akdeniz ekibi eleştirilen futbolunu sürdürmeye devam edecek mi ve daha da önemlisi bu futbol anlayışıyla puanlar toplamayı sürdürecek mi? İzleyip göreceğiz.

Trabzonspor tarafından baktığımızda ise 10 kişi kalmış bir rakipten 1 puan almak üzücü ancak son dakikalarda bulunan golle bu 1 puanı almak en azından puansız ayrılmaktan iyidir diyebiliriz. Trabzonspor'da en çok şaşırdığım Abdullah Avcı gibi bir isimle anlaşılması. Taraftarın baskısının bu denli hissedildiği, futbolla yatıp kalkan bir şehrin, sabırsız taraftarlarının olduğu kulübün projeci teknik direktörle anlaşması tezat bir durum. Bence gayet uzun bir süre kulüpte kaldı bile ki bunun sebebini maçlarda seyirci olmaması olarak görüyorum. Bakalım Abdullah Avcı başarısız gidişatını sürdürecek mi ve Trabzonspor yönetimi Avcı'nın başarısızlığının sebeplerinden biri olan kötü kadroya doğru takviyeler yapacak mı merak ediyorum.



DENİZLİSPOR 0 - 2 HATAYSPOR

Denizlispor sezon başından beri gösterdiği performansla ligde küme düşecek takımlardan biri olarak aday gösteriliyor. Gerek kadro yetersizliği gerekse sergilediği performansla düşmeye aday gösterilmesinin normal olduğunu söyleyebiliriz.

Hatayspor ise ortalama bir kadroyla üst düzey bir performans sürdürmeye devam ediyor. Boupendza'nın olağanüstü performansına Diouf ve Akintola'nın katkıları da katılınca ileri üçlüsüyle rakiplerin korkulu rüyası oldular.

Denizlispor'un yetersiz bir takım olmasına rağmen dengeli bir maç izledik. Hatayspor Muhammet Özkal'ın kendi kalesine attığı golle öne geçti ve Denizlispor yediği golün ardından golü bulmak için birçok fırsat değerlendirdi fakat bunları gole çeviremedi. Ardından maçın 78. dakikasında Hadi Sacko'nun elle oynaması Hatayspor'a penaltıyı kazandırdı. Hatayspor Diouf'un penaltıdan attığı golle maçı 2-0 kazandı.

Denizlispor'un kötü gidişatı müdahale edilemeyecek kadar kötü bir şekilde sürecek gibi gözüküyor. Bence geçen sezonki gibi küme düşme olmazsa Denizlispor küme düşmeyi en çok hak eden ilk aday ve ligi sonuncu olarak bitireceklerini düşünüyorum.

Hatayspor ise çıkışını sürdürüyor. Zirve takibini devam ettiren Hatay ekibi bu şekilde devam ederse Avrupa kupalarına katılma hakkını elde edebilecek gibi duruyor. Ayrıca özellikle ileri üçlüsünden 5 büyük kulübe (Bursaspor yerine Başakşehir'i sayıyorum) transfer bekliyorum. Hatayspor iyi bir çalışmayla, oyuncuları da sorun çıkarmazsa kulübün kasasına güzel bonservis bedelleri koyabilir.



YENİ MALATYASPOR 4 - 1 ÇAYKUR RİZESPOR

Malatyaspor inişli çıkışlı performansıyla kendisini ligin orta sıralarında bulan takımlardan biri. Hamza Hamzaoğlu sahaya sürdüğü 4-4-2'sinin kanatlarını da istisna maçlar dışında forvet özellikli tercih ederek cesur bir futbol ortaya koyuyor. Hamza hocanın takımlarını seyretmek futbolseverlerin seyir zevki açısından bir nimet.

Çaykur Rizespor ise sezon başından beri ne idüğü belirsiz bir futbol sergilerken bir türlü istedikleri ivmeyi yakalayamadılar ve küme düşme hattına doğru yaklaşıyorlar.

Dengeli başlayan maçta Çaykur Rizespor 30. dakikada penaltıdan Skoda'nın attığı golle öne geçti. Yeni Malatyaspor golün ardından Rize ekibinin üzerindeki baskıyı arttırdı ve Kubilay Kanatsızkuş'un 46 ve 50. dakikalarda attığı gollerle 2-1 öne geçti. Rizespor geriye düştükten sonra fırsatlar yakalasa da gole çeviremedi. Ev sahibi Umut Bulut'un attığı golle iyice rahatlayarak Rizespor'u oyundan düşürdü ve 74. dakikada Mustafa Eskihellac'ın attığı golle maçı 4-1 kazandı.

Malatyaspor'un 6 hafta sonra geriye düştüğü maçta üstün bir futbol ve rahat bir skorla 3 puanı almasının ardından takımda moraller yükseldi. Bu galibiyet şanssız puan kayıplarının ardından çıkışa geçmek içinde büyük bir etki yaratacaktır şüphesiz.

Rizespor tarafındaysa işler yolunda gitmiyor. Bu mağlubiyetin ardından Stjepan Tomas ile yollar ayrıldı. Küme düşme hattına yaklaşan Rize temsilcisinde kadro orta sıralarda yer bulmak için yeterli olsa da anlaşılacak yeni teknik direktörün doğru bir oyun tercih etmesi gerekiyor. Aksi halde küme düşecek takımlara şahsen beklemediğim bir sürpriz olarak Rizespor da dahil olabilir.



BEŞİKTAŞ 2 - 0 GALATASARAY

Beşiktaş beklenin üzerinde bir performans sergileyerek liderliğe kadar yükseldi ve şampiyonluğun en büyük adaylarından biri olarak gösteriliyor. Bu başarının en büyük mimarı Sergen Yalçın'dır. 2000'li yıllarda Süper Lig'de oyunculara sihirli dokunuş yaparak kariyerlerini değiştiren teknik direktörlerden en önemlisi Şenol Güneş idi. Onun ardından bu konuda şu ana kadar başarılı olan isim ise bence Sergen Yalçın. Alanyaspor futbolcularına yaptığı dokunuşlar, futboldan soğumuş Ozan Tufan'ı yeniden diriltmesi ve şimdi Beşiktaş'ta kendisinin dahi beğenmediğini dile getirdiği futbolculardan yüksek verim almak Sergen Yalçın'ın yıldızının parlamasını sağladı.

Galatasaray'da ise orta sahadaki eksiklikler yine devşirme oyuncularla giderildi. Yönetimin başarısız geçirdiği bir transfer dönemini daha geride bırakan sarı kırmızılılarda Fatih Terim'in dokunuşlarıyla o bölgedeki eksiklikler idareten de olsa giderildi. Taylan Antalyalı'nın üst düzey performansıyla kariyer zirvesini yaşadığı sezonda yeni bir oyunla karşımıza çıkan Fatih Terim istediklerini sahaya yansıtarak seri yakaladı. Fakat birkaç maç yanıltıcı gözüken oyuncuların bireysel yetenekleriyle kurdukları pas üçgenlerinin sona ermesiyle Galatasaray takımındaki sıkıntılar göze batmaya başladı. Terim'in topa sahip olup rakibin açığını yakaladığında defans arkasına gönderdiği toplarla pas üçgenini kurarak işleyen taktiği oyuncuların formsuzluğuyla ve rakiplerin savunmayı geride kurmasıyla işlevini yitirmeye başladı.

Galatasaray Beşiktaş'ın takım olarak yaptığı etkili hücumların birkaç oyuncuya bağlı olduğunu gözlemlemiş ve maça o oyuncuları kitleme planı üzerine başladı. Bu plan bir noktaya kadar işe yaradı. Beşiktaş Aboubakar'ın tıkanması, Ghezzal'ın kitlenmesi ve Larin'in de kötü başlangıcı sebebiyle hücumda fazla etkili değildi. Galatasaray ise hücumda hiçbir etkinlik gösterememesine rağmen etkili savunması sebebiyle maçı dengeli bir şekilde götürüyordu. Lakin Diagne'nin tartışmalı kırmızı kart görmesi Terim'in planlarını alt üst etti. Galatasaray 10 kişi kalmasından ziyade 3'lüye dönüşü ve yaptığı oyuncu değişiklikleriyle maçı kaybetmiş oldu. Luyindama'nın hatasıyla Josef De Souza'nın o karambolde penaltı atarcasına sakince yaptığı vuruşla Beşiktaş öne geçti. Galatasaray golü yedikten sonra pozisyonlar bulsa da ne yazık ki değerlendiremedi ve Beşiktaş N'koudou'nun golüyle maçı 2-0 kazandı.

Galatasaray'da 10 sezondur kalesini koruyan başarılı file bekçisi Muslera'nın yokluğu sadece kaleye gelen pozisyonlarla ilgili bir sorun yaratmakla kalmıyor bence daha da önemlisi Galatasaray Muslera'nın 3'lü savunmanın göbeği olan libero dediğimiz oyuncular gibi oyuna katılması ve takımı geriden çıkışlarda refaha ulaştırmasından da yoksun kalıyor. Özellikle bu sistemde Muslera'nın dönüşü takımı çok daha rahatlatacaktır. Terim ve yönetim arasındaki tartışmalar da sürüyor. Gençlerbirliği gibi zayıf bir takıma karşı 6 golle kazanmanın yönetimi yanıltmaması gerektiği bu maçta ortaya çıkmış durumda. Birçok bölgeye transfer ihtiyacı olan Galatasaray, iyi bir devre arası transfer dönemi geçirmezse Terim'in çabaları yeterli olmayacak ve sarı kırmızılılar zirve yarışından kopacaktır.

Beşiktaş ise sezon başı yetersiz kadrosuyla zirve yaşında olması beklenmeyen bir takımken şu an şampiyonluğun en büyük adaylarından biri olarak gösteriliyor. Bunun sebebi Sergen Yalçın'ın oyuncularından üst düzey performans alması, özellikle Larin'in kanat forvete geçerek yeni mevkisinde beklenmedik derecede iyi performans göstermesi gibi faktörler. Ancak rotasyonda kaliteden de ziyade yeterli sayıda oyuncusunun bulunmaması yoğun fikstürde yaşanacak kondisyon sıkıntıları, sakatlık problemleri ve olası covid-19 vakaları sonrası Beşiktaş düşüş yaşayabilir. Bu noktada iş yönetime düşüyor. Teknik ekip ve oyuncu kadrosunun yapabileceklerinin en iyisini yaptıkları süreçte sıra yönetime gelmiş durumda. Eğer Sergen Yalçın'ın talepleri doğrultusunda 2-3 takviye yapılırsa Beşiktaş ipi göğüsleyecek en büyük adaylardan biri olabilir.



KASIMPAŞA 1 - 2 ERZURUMSPOR

Kasımpaşa göze hoş gelen seyir zevki yüksek futboluyla her sezon ligin orta sıralarında kendine yer bulan bir takım. Fakat bu sezon için aynı şeyi söyleyemeyiz. Kadrosunun lig için yetersiz olduğunu düşündüğüm küme düşmeye sürpriz bir ekip yazılacak olursa kendilerini yazacağım bir takım Kasımpaşa. Birkaç kaliteyi oyuncusu var evet. Fakat bu oyuncular önceki takımlarında da bireysel yetenekleriyle ön plana çıkıp takım oyununa fazla katkı vermeyen oyuncular. Sahada nasıl bir oyun oynadığı belli olmayan, takım olmaktan uzak görüntü çizen Kasımpaşa bu oyuncularla hepten dağılmaya müsait bir takım haline geldi. Fuat Çapa'nın ardından takım olduklarında iyi işler yapabileceklerini gösteren Kasımpaşa bazı haftalar iyi bir futbol ortaya koyarken bazı maçlarda da sahada adeta yoklar.

Erzurumspor ise düşmeye aday takımlardan biri. Yetersiz kadrosuyla iyi bir futbol sergileyemeyen Erzurum ekibi mağlubiyet serisinin ardından Mesut Bakkal'la anlaşmış ve 2 maçta 4 puan toplamıştı. Ardından inişli çıkışlı performansı süren Erzurumspor'un küme düşmemek için ekstra işler yapması gerekiyor.

Maç dengeli bir şekilde başladı ve Erzurumspor'da yeni transfer Aatıf Chahechouhe'nun erkenden olumlu katkı yapmasıyla birlikte 31. dakikada Cenk Ahmet Alkılıç'ın golüyle 1-0 öne geçti. Ev sahibi golü yedikten sonra beraberlik şansını defalarca yakalasa da bulmuş olduğu pozisyonları gole çeviremedi. Erzurumspor da farkı 2'ye çıkartma fırsatlarını mütevazi bir şekilde harcamış ve son yarım saatte heyecan artmıştı. 68. dakikada Aatıf Chahechouhe'nun assistinde Ricardo Gomes'in attığı golle konuk ekip skoru 2-0'a getirdi. Kasımpaşa 73. dakikada Isaac Kiese Thelin'in golüyle farkı 1'e indirse de çabaları yeterli olmadı ve maç 2-1 Erzurumspor'un üstünlüğüyle tamamlandı. Böylece haftanın sürpriz sonuçlarından biri yaşanmış oldu.

Kasımpaşa'da inişli çıkışlı performanslar kendileriyle ilgili net yorumlar yapmayı zorluyor. Sürpriz bir şekilde küme düşecek adaylardan biri olmak istemiyorlarsa takım olmak ve istikrarlı bir oyun sergilemek zorundalar.

Erzurumspor ise devre arası transferleriyle ligde kalmak isteyeceğinin sinyalini bu maçla vermiş oldu. Pozitif futboluyla bu sezon küme düşme hattından çıkabilirlerse onlar için büyük bir başarı olur.



FENERBAHÇE 3 - 1 ANKARAGÜCÜ

Fenerbahçe sezona transfer şampiyonu olarak başladı. 15-16 sezonunda yaptığı gibi şampiyonluğa oynayacak 2 farklı 11 kurulabilecek bir kadro oluşturuldu. Fakat her şey kağıt üstündeki kadar güzel olmuyor ne yazık ki. Transferlerin birçoğu bonservissiz olduğundan ve üzerinde eleştirebileceğimiz oyuncular olmadığından başarılı bir transfer dönemi diyebiliriz. Ancak takıma katılan oyuncuların çoğu tecrübeli ve kariyerlerinin son dönemlerine gelmiş oyuncular. Tecrübeleriyle şampiyonluk adayı bir takıma çok şey katabilirler. Özellikle 7 yıldır ipi göğüsleyemeyen Fenerbahçe'nin yaşadığı zihinsel problemler düşünülürse zihinsel olarak diri oyuncuların takım dinamiklerine katkısının fazla olacağı yadsınamaz. Fakat bu oyuncular aynı zamanda fizik olarak Süper Lig gibi fiziki yeterlilik talep eden bir ligde zayıf kalıyorlar diyebiliriz. Ayrıca her mevkide birden fazla alternatif oyuncu olması hem teknik direktör Erol Bulut'un kafasını karıştırdı hem de bu kadar oyuncuyu mutlu edecek bir kadro mühendisliği yapmak zor. İçerideki Beşiktaş mağlubiyeti dahil ligin zayıf takımlarına karşı yakalanan mağlubiyet serisi takımda büyük problemler yaşanmasına sebep olacaktı ki takım toparlayıp galibiyet serisi yakaladı ve sezon başında ne oynadıkları belirsiz bir takım halinden uzaklaşmış, en azından sahada bir oyun sergiliyor hale geldiler.

Ankaragücü'nde ise işler yolunda gitmiyor. Lig için yetersiz bir kadrosu olduğunu düşündüğüm diğer bir takım olan Ankara temsilcisi kendini küme düşme potasında buldu. Bazı sürpriz puanlar alsalar da şu ana kadar sezonun geri kalanında rakiplerini çok da zorlayan bir takım görüntüsü çizemediler maalesef.

Maç kupa dahil 6'da 6 yapmış Fenerbahçe'nin topa bir türlü sahip olamayıp son haftalarda yaptığı iyi savunmaya ön plana çıkmasına rağmen bu maçta savunmada boşluklar vermesiyle başladı. Ankaragücü beklenmedik yoğun presle Fenerbahçe'nin üzerine gitti. Toplu ve topsuz oyunda çok istekli gözüken konuk ekip maçın ilk yarım saatinde Fenerbahçe'yi afallattı. Fakat bu yoğun pres gücünü uzun süre sürdürmek mümkün olmadığından golü de bulamadıklarından bir süre sonra rölantiye geçtiler. 28. dakikada savunmanın önünden ayrılmamasıyla bildiğimiz Gustavo'nun da hücumdaki pas oyununa katılımıyla ve Valencia'nın harika asistiyle Thiam sarı lacivertlileri 1-0 öne geçirdi. Ankaragücü buna cevap vermeye çalışsa da başarılı olamadı ve Samatta'nın golü skoru 2-0 yaptı. İkinci yarıda Ankaragücü farkı indirmek için çaba gösterse de istediklerini yapamadılar ve Fenerbahçe Valencia'nın golüyle skoru 3-0'a getirdi. Ankaragücü son dakikalarda kontra ataktan Emre Güral'ın attığı harika golle farkı 2'ye indirdi ve maç 3-1 sona erdi.

Fenerbahçe eleştirilerin ardından kupa dahil 7'de 7 yaparak kendine geldi. Mesut Özil'in takıma katılması ve yapılacağı söylenen birkaç transferle birlikte sarı lacivertliler şampiyonluğun en büyük adaylarından biri. Erol Bulut'un bolca rotasyon yapıp her oyuncuyu 11 oynayacak kondisyonda hazırlaması yoğun geçecek fikstürde Fenerbahçe'ye kadro derinliğiyle büyük avantaj sağlayabilir. Eğer Mesut Özil futbol oynamak ister ve takıma katkı verirse Fenerbahçe ipi göğüsleyecek en büyük aday gibi duruyor.

Ankaragücü ise çeşitli oyunlar denese de kadrosunun yetersizliğinden küme düşme hattından kurtulamayacak bir görüntü çiziyor. Eğer küme düşmek istemiyorlarsa ekstra işler yapmak zorundalar.

Yorumlar

  1. Merhaba.Öncelikle size teşekkür etmek isterim.Nedeni ise Süper Lig ekiplerimizi çok güzel analiz edip yorumlamışınız.Sizler gibi futbolu bilen ve her açıdan bakabilen,baktığını görebilen arkadaşları daha sık karşımızda görmek isteriz.Tekrardan tebrikler ve saygılar...

    YanıtlaSil
  2. Merhaba.Öncelikle size teşekkür etmek isterim.Nedeni ise Süper Lig ekiplerimizi çok güzel analiz edip yorumlamışınız.Sizler gibi futbolu bilen ve her açıdan bakabilen,baktığını görebilen arkadaşları daha sık karşımızda görmek isteriz.Tekrardan tebrikler ve saygılar...

    YanıtlaSil
  3. Merhaba.Öncelikle size teşekkür etmek isterim.Nedeni ise Süper Lig ekiplerimizi çok güzel analiz edip yorumlamışınız.Sizler gibi futbolu bilen ve her açıdan bakabilen,baktığını görebilen arkadaşları daha sık karşımızda görmek isteriz.Tekrardan tebrikler ve saygılar...

    YanıtlaSil
  4. Merhaba.Öncelikle size teşekkür etmek isterim.Nedeni ise Süper Lig ekiplerimizi çok güzel analiz edip yorumlamışınız.Sizler gibi futbolu bilen ve her açıdan bakabilen,baktığını görebilen arkadaşları daha sık karşımızda görmek isteriz.Tekrardan tebrikler ve saygılar...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder